Avrupa’da 4. Kuşak Türkler | Yazar: Osman Kılıç
Avrupa’da dördüncü kuşağa ulaşan Türkler, dil ve kültürlerinden uzaklaşarak eğitim ve toplumsal uyum sorunlarıyla karşılaşırken, bu zorluklara rağmen umut vaat eden, hedeflerine ulaşmak için mücadele eden gençlerin varlığı geleceğe dair umutları yeşertiyor.
Avrupa’da Türk nüfusu sürekli artış gösterirken, birinci kuşaktan itibaren geçen yarım asırdan fazla sürede dördüncü kuşağa ulaşılmıştır.
Birinci kuşaktan dördüncü kuşağa kadar, Avrupa’daki Türkler çeşitli sorunlar yaşamış, her kuşak kendi özgü sorunlarıyla karşılaşmıştır. Ancak, bu sorunların çözümü noktasında ne Avrupa ülkeleri ne de Türk toplumu ciddi adımlar atmıştır. İlk kuşak dil ve kültürel adaptasyon sorunları yaşarken, dördüncü kuşağa gelindiğinde, bu bireyler kendi dil ve kültürlerinden giderek uzaklaşmıştır. Özellikle Avusturya’da doğup büyüyen nesiller, Avusturya ve Alman kültürüyle yoğrulmuştur.
Eğitim ve gelecekleri açısından Almanca öğrenmeye teşvik edilen bu kuşaklar, kendi öz kültürleri ve dillerine yabancılaşmışlardır. Hatta rüyalarını Almanca görmeleri, kendi değerlerine karşı duyarsızlaşmaları anlamına gelmektedir. Türkçe bilgileri sınırlı olan bu bireyler, Almanca Türk karşıtı edebiyatı ve basını takip etmekte, Türk kültürüne ve Türkiye’ye karşı önyargılara kapılmaktadırlar. Bu, biz gurbetçileri derin düşüncelere dalmaya itmektedir. Türkiye’nin iç politika çekişmeleri, iktidar kavgaları ve Avrupa ülkeleriyle olan gerilim politikaları, Türklere karşı tutumların daha da sertleşmesine neden olmuş, bu da zaten mevcut olan tarihsel önyargıları daha da pekiştirmiştir. Türk toplumu, medyatik baskıların, fiziksel saldırıların ve sistematik sindirmelerin hedefi haline gelmiştir. Bu olumsuz koşullar gençlerimizin eğitimini de olumsuz etkilemektedir. Eğitimi yarım bırakan genç nesil, toplumda marjinalleşerek ayrı bir grup oluşturmuş, bu da suç oranlarının artmasına ve iki kültür arasında bir kimlik bunalımına yol açmıştır. Uyuşturucu kullanımı, şiddet eğilimleri ve sosyal uyumsuzluk, geleceğimiz adına endişe verici sinyallerdir. Ancak umutsuzluğa kapılmamak gerek, zira zor koşullara rağmen ayakta kalmayı başaran, parlak bir geleceğe sahip, büyük hedefler peşinde koşan müstesna gençlerimiz de var. Bu gençler, tembellik ve kötü arkadaş çevresini hayatlarından uzak tutarak, umutlarımızı yeşertiyorlar.
Yazar: Osman Kılıç – Viyana / AVUSTURYA